29 Mart 2015 Pazar

SÜNNETİN KAYNAK OLMASI TARTIŞMALARI
  
  Kur’an-ı Kerim’in ana kaynak olduğu konusunda hiçbir tartışma söz konusu değildir. Kur’an ana kaynak olmanın yanında sünnet, icma , kıyas gibi dini delillerin kaynağı ve temel çerçeveyi çizen temel kaynaktır.
  Sünnetin tanımlanması konusunda İslam bilginleri ilgili oldukları alana göre tanımlama yoluna gitmişlerdir.Örneğin,hadisçiler sünneti “Şer’i hüküm bildirsin veya bildirmesin,Hz.Peygamberin sözleri,fiilleri,takrirleri ve O’nun hayatına ilişkin bilgilerdir.” Diye tanımlarken,fıkıh usulcüleri,”Kur’an dışında peygamberin şer’i hüküm teşkil eden söz,fiil ve takrirleridir.” Diye tanımlamışlardır.(1)
  Hz.Muhammed (SAV)’in sünnetine ilk itiraz Zu’l Huvayrısa(2) tarafından yapılmıştır. Huneyn günü Hz.Peygamberin ganimet taksiminine razı olmayarak:”-Bu Allah’ın gözettiği bir taksim değildir.Adil ey Muhammed!” Demiş,Hz.Peygamber de ona:”-Ben adil olmazsam kim adil olur?” cevabını vermiştir.
   Kur’an’ı tek ve yeterli kaynak olarak görme fikirlerine örnek Tabiin döneminde rastlıyoruz. Mutarrif b.Abdillah eş- Şıhhıre’e(ö.H.87) birisi,”-Bize Kur’an’dan başka bir şeyden bahsetme” demiş,o da “-Allah biliyor ki biz,Kur’an’ın yerine geçecek bir şey istemiyoruz. Biz Kur’an’ı bizden iyi bilenin(SÜNNETİN) peşindeyiz.” Demiştir.Hicri II.Asırda sünnet karşıtı eğilimlerin arttığı kaydedilmiştir.İmam Şafii’ böyle bir tartışmayı el-Umm isimli kitabında yer vermiştir.(3)  Hadisleri ilk olarak reddetme eğlimini Hariciler ve Mutezile ile ortaya çıktığını söylemek yararlı olacaktır.Ancak bu itirazları sınırlı sayıda hadise yöneliktir.
   Sünneti kaynak olarak görmeme eğilimlerinin ortaya çıktığı dönemlerde, sünneti kaynak olarak görenlerin bu itirazlara cevap verdikleri görülmektedir. Yukarıdaki örnek olayda”- Biz Kur’an’ı bizden iyi bilenin(Sünnet) peşindeyiz.” İfadesi bunu göstermektedir.
  Günümüzde sünneti tamamen reddettiği söylenen gurup Pakistan kökenli “Ehl-i Kur’an” dır.Ancak onlar bile aralarında bazı hadislerin reddi konusunda anlaşmazlığa düştükleri ifade edilmektedir. Modernist yaklaşımcılardan Abduh,Reşid Rıza,Taha Huseyn,Halife Abdulhakim hadislerden mehdi,kader,fiten gibi konulara ait hadisleri reddettikleri,diğer hadisleri reddetmedikleri anlaşılmaktadır.(4)
   Hadislerin toptan reddinin oluşturacağı en büyük eksiklerden birisi esbab-ı nüzulle ilgilidir. Ayetlerin iniş nedenleri bir çok ayetin anlaşılmasın kolaylaştırmakta, ayetler nüzul sebeplerini öğrendikten sonra aydınlanmaktadır.
SÜNNETİN KAYNAK OLUŞU
   Hz.Peygamber(SAV)’in ve sünnetin tahrim yetkisi ve kaynak olması bakımından durumu günümüzde tartışmalara neden olmaktadır. Sünnetin kaynak olamayacağı, Kur’an’ın tek kaynak olduğunu ileri sürenlerin dayandığı ayetlerden birisi, ” Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.”(En’am/38)
   Ayette geçen,” Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. “ ifadesi açık bir şekilde tek kaynağın Kur’an olduğunu ifade ettiğinden Kuran başka bir kaynağın olamayacağını ileri sürmüşlerdir.
   Modernistlerden Reşid Rıza, Menar’da ayette geçen “Kitap” ‘ın,Ümmü’l Kitap,Levh-i Mahfuz,Kur’an,İlm-i İlahi anlamlarına gelebileceğini ifade eder.Kitap,kelimesinin ayette “Kur’an” anlamında kullanıldığı net değildir. Ayetin önce ve sonrasına da bakıldığında Kur’an anlamının çıkarmanın zor olduğu anlaşılmaktadır. Kur’an olarak anlaşılsa bile bu sünnetin gereksiz olduğu düşüncesini uyandırmaz. Tafsilata ait pek çok bilginin Kur’an’da bulunmadığı açıktır. Reşit Rıza bu ayete dayanarak ”Kur’an her bilgiyi ihtiva eder.” Düşüncesini reddeder.(5)
   Sünnetin kaynak olarak kullanılamayacağını iddia edenlerin ileri sürdüğü ayetlerden birisi de Nahl/116.Ayettir.Ayettin meali şöyledir:” Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.” (Nahl/116) Zikir edilen ayette Rasulallah’ın helal-haram kılması ile bir ifade görülmemektedir. Burada hedef peygamber değil, ayette konu edilen insanların keyfi helal-haram nitelemeleridir.(6)
  Sünnet karşıtlarının ileri sürdüğü delillerden biri de ”Hüküm Allah’ındır.” İfadelerinin geçtiği ayetlerdir. Bu ayetlerin mealleri şöyledir:” De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”(En’am/57)
   “Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”(Yusuf/40)
  “Sonra şöyle dedi: Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah'tan başkasının değildir. (Onun için) ben yalnız O'na dayandım. Tevekkül edenler yalnız O'na dayansınlar.”(Yusuf/67)
  Bu ayetlerden sünnetin kaynak olamayacağına dair nasıl bir hüküm çıkarılıyor, değerlendirmeyi okuyanlara bırakıyorum.
   Kur’an-ı Kerim’de Hz.Peygamber(SAV)’in sünnetini  konu alan ayetler vardır. ” Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine KİTAP ve HİKMET öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Al-i  İmran/164)  Ayette geçen Hikmet kelimesinin Sünnet olduğu konusunda ittifak vardır.Eş-Şafii,”-Hikmet Hz.Peygamberin sünnetidir.” Demiştir.(7) Ayette kitap ve hikmetin ayrı olarak zikerdilmesi, kitap ve hikmet ayrı iki kaynak olduğunun açık belgesidir.
   Hz.Peygamberden bahseden Araf/157 . Ayette: “…işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir…” denilir. Hz.Peygamberin görevinin bir kaynağı Kur’an,diğer kaynağı ise hikmet olduğu açıktır.
   Ayette helal ve pis olanın haram kılınma yetkisi Hz.Peygambere bırakılmıştır. Peygamberimize burada verilmiş olan temel ilke helal-pis olandır.Hz.Peygamber bu ilkeleri değerlendirerek helal ve haramlar Müslümanlara öğretmiştir.En’am /145 “De ki: Bana vahyolunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış birşey bulamıyorum. Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim (bunlardan) yemek zorunda kalırsa bilsin ki Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir.” Ayeti Araf/157 ’le açıklığa kavuşmuş oluyor.
   Sünnetin teşri yetkisi olmadığını savunanların unuttuğu Kur’an’a bir bütün olarak bakmayıp, Sünnetin amacını görmezden gelmeleridir. Ayrıca kendilerine tanıdıkları hüküm çıkarma yetkisini neden Peygamber(SAV) tanımadıkları da tartışma konusudur.
   Diğer bir ayette de Peygamber (SAV)’in tahrim yetkisinden bahsedilir: “-Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” (Tevbe/29) Ayette geçen Rasulun haram kılma yetkisini yok sayabilir miyiz?
  Sünnet Kur’an karşısında bir güç yada ortak değildir.Hz.Muhammed (SAV) Kur’an’ın çizdiği ilkeler içinde yetkisini kullanmıştır. Kur’an’la çelişik sünnetten bahsedilemez.En’am/145 ‘te  haram edilen, “leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvan”  dışında  ehl-i eşek,yırtıcı hayvan ve yırtıcı kuşların haram edilmesi helal ve pis olma ilkesine göre haram kılnmıştır.Namaz rekatları,yolcu namazı,zekat nisapları ve verilme oranları,hac menasiki,namazın kılınışı,kadınların özel durumları ile ilgili bir çok konu sünnetle öğretilmiştir. Sünnetin kaynak kabul edilmemesi gibi durumda benzer konularda hüküm yetkisi kime ait olacaktır? Bu yetkiyi kullanacak kişi yada merci Peygamber(SAV)’e tanımadığı yetkiyi hangi hakla kullanacaktır?
SONUÇ
   Hz.Peygamberin(SAV), Allah’ın kendisine verdiği yetkiye dayanarak Kur’an’la açıklanmayan konularda “haram” kılma yetkisi vardır. Peygamberimiz kimi zaman olaylar karşısında kişisel kanaatlarını da kullanmış bazen de uyarılmıştır. Peygamberimizin bir peygamber olarak böyle bir yetkiyi kullanamayacağını bilmemesi mümkün değildir. Ehl-i sünnet mezhepleri ve Caferiler hüküm istibat etmede sünneti kaynak olarak kabul etmişlerdir. Hatta Şafii Kur’an’la sünneti amir olması bakımından bir görür.İmam-ı Azam hüküm çıkarmada Kur’an’da bulunmayan meselelerin çözümünde sünnete baş vurduğunu ifade eder.(8)
Talat TÜRKMEN/ANKARA


(1) İslam Düşüncesinde Sünnet,Kırbaşoğlu,Hayri s.47,Fecr Yay.1993
(2) İslam Düşüncesinde Sünnet,Kırbaşoğlu,Hayri s.147,Fecr Yay.1993
(3)”Hüküm Allahındır.” Diyerek Hz.Ali’den ayrılan Haricilerin elebaşlarındandır.
(4)Kırbaşoğlu,s.135
(5)Kırbaşoğlu,s.150
(6)Hadisin Doğuş ve GelişimTarihine Yeniden Bakış
(7)Hadis Tarihi,Koçyiğit,Talat s.13,1981

(8)Muhammed Ebu Zehra,Ebu Hanife,D.İ.B.Yay.s.288

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder