29 Ocak 2016 Cuma

AKIL NEDEN HATA EDER?
   Aklın bilgide iki temel fonksiyonu vardır.Birincisi,duyulardan gelen verileri birleştirerek mef humlaştırmak,ikincisi,aklın kendine has disiplinini ortaya koymak,matematik gibi.Bu işlemlerin gerçek’in tanımına tam olarak uygunluğunun bulunup-bulunmadığı başka bir deyişle gerçeğin bilgisinin mümkün olup- olmadığı konusu, insan bilgisi ve bilgi vasıtalarıyla temelden alakalıdır. Duyular bize eşyayı tam olarak tanıtmadıkları gibi, akli bilgilerin de doğruluklarının tecrübe edilmesi mümkün değildir. Hatta akli bilgiler bazen deneyle de çatışabilir. Birşeyin sonsuza bölümü matematik olarak mümkünse de deney bunu mümkün görmez. Fakat biz yine de akli bilgileri zaruri bilgiler olarak kabul ederiz. Tecrübi bilimlerse izafi ve mümkündür. Akıl buna nasıl hükmetmektedir? Akıl, deneyle çatışa bilirliğine rağmen akli bilginin zorunluluğunu nereden bilmektedir? Gazali’nin dediği gibi:”-Duyulara üstünlüğü bulunan aklın da üstünde bir hakikat varsa ve akli bilgileri yalanlasa durum ne olurdu?

   Aklın gerek eşyanın bilgisinin elde edilmesinde kendi gücünün sınırlarına bile ulaşamayıp yanlış hükümlere varması, gerekse akli disiplinler konusunda düşülen güçlükler bir üst tasdik mekanizmasının bulunma zaruretini göstermektedir. Tasdik olmasaydı hiçbir ilmin insan için kıymeti olmayacak, akıl duyuların verdiği sınırlı bilgilerle kendine verilmiş soruların cevabını bulmaya çalışacaktı. Bu aklın bilinmezliğin uçurumlarında yok olması demektir ki bu deliliktir.
   Eşyanın bilgisini imkansızlaştıran(mutlak bilgisini),tasdiki geciktiren, bazen de ölüm anına bıraktıran nedir? Gazali bunu şöyle cevaplamaktadır:”-Akıllı dediğin o kişilerin hayalleriyle, evhamları öyle bir takım inançlara saplanıyor, öyle hükümler veriyor ki onlar, hayalleriyle, evhamlarını bu inançlarıyla aklın birer hükmü zannediyorlar. Demek ki aklın kurduğu nazariye ve hükümleri ayırt etmek gerekir. Şu halde yanlış olana nazariyeler, hayaller, vehimlerin hükümleridir. Akla gelince o vehim ve hayallerden sıyrıldığı zaman yanılmaz, hata etmez. Eşyayı olduğu gibi kavrar.”
   İnsan bir yönüyle tabiata bağlıdır. Tabiatından ve tabiattan mutlaka etkilenecektir. Bundan dolayı Gazali hakikatın bilgisinin ancak ölümden sonra mümkün olduğunu söyler.
   Vehimlerden kurtulamayan aklın doğru karar vermesi mümkün değildir. Bu konuda Hz.Peygamber(sav)’in “kızgınlık halinde karar verilmemesi” konusundaki hadisini hatırlayabiliriz.
   İslam maddeyi amaç olarak değil araç olarak görür. İnsan zihnini meşgul eden mal-mülk, para, mevki, şöhret, hükmetmek gibi vehimler hürriyet problemini de ortaya çıkarır. Kafasını vehimlere takmış insanların sağlıklı düşünmeleri, akletmeleri mümkün değildir.
SONUÇ
   İnsanın gerçeğe ait merakını iki şey sınırlayabilir. Sınırlı bilgi vasıtaları ve aklı örten,putlaştırılan  istek ve arzulardır. Bilgi vasıtalarımızın sınırlı olması sünnetullah’ın eseridir. İkincisi iradi. İrade vehim ve isteklerini putlaştırdığı sürece hata etmeye devam edecektir.

  

2 yorum:

  1. "İnsanın gerçeğe ait merakını iki şey sınırlayabilir. Sınırlı bilgi vasıtaları ve aklı örten,putlaştırılan istek ve arzulardır." Elinize kolunuza, beyninize yüreğinize sağlık hocam...

    YanıtlaSil