21 Temmuz 2025 Pazartesi

MÜSLÜMANLAR BİR ÜMMET Mİ?

 MÜSLÜMANLAR BİR ÜMMET Mİ?

  İsrail, Suriye’ye yaptığı son saldırıdan sonra bir kez daha gördük ki, ortada bir ümmet ve ümmet bilinci olan bir İslam toplumu yok; Müslümanlar var. Asıl olan Allah’ın Müslümanları bir ümmet ve kardeş yaptığıdır. Gerçek bu. Ancak gerçeklik böyle değil…

   Ülke yöneticileri konjonktür gereği seyrek de olsa dini kavramları kullanırlar: Ensar-Muhacir, nass, cihad, fetih vb. Bu günlerde böyle bir kavram gündemimize girdi: “Ümmet”. Ümmet, ortak bir peygamberin ardından giden inananlar topluluğu.

   Ümmet kavramı dini beraberliği tanımlar. Peki siyasi birliği tanımlar mı? Evet. Dayanak Hz.Muhammed (SAV)’in Medine sözleşmesinin ikinci maddesi. Şöyle diyor:”- Vesikayı imzalayanlar diğer insanlardan ayrı bir ümmet teşkil eder.”  Sözleşmenin tanımladığı “Ayrı ümmet” kimleri içeriyor? Birinci maddeye bakalım: “-Bu vesika, Peygamber Muhammed tarafından Kureyşli ve Yesribli müminler ve bunlara tâbi olanlarla sonradan onlara katılmış olanlar ve onlarla beraber cihad edenler için düzenlenmiştir.”

   Sözleşmeye katılanlar arasında “ayrı ümmet” grubunda Yahudiler, Sabiiler de var. Bu sözleşme bize ümmet olarak tanımlanmak için din birliğinin her zaman aranması gereken bir özellik olmadığını söylüyor. Çünkü bir toplum meşruiyet ve karşılıklı rızaya dayanan sözleşme ile de (anayasa) birlikte yaşayabilirler.

   Sözleşmenin ilerleyen maddelerinde “Takvâ sahibi müminler saldırganlara, haksız bir fiil tasarlayanlara ve cürüm işleyenlere, bir hakka tecavüz edenlere, müminler arasında karışıklık çıkarmak isteyen kimselere karşı olacak ve bunlardan biri kendilerinden bir kişinin evlâdı bile olsa hepsinin elleri onun aleyhine kalkacaktır.” Yani Haksızlığa, zulme, saldırganlığa, fitne çıkarmak isteyenlere asla izin yok.” Anlaşmazlık halinde baş vurulması gereken makam “Allah ve Rasulüdür.”

   Ümmet kavramının sadece dini birliği değil aynı zamanda ortaklaşa kabul edilmiş , anayasa manzumesi ile bir arada yaşama kararı almış millet için de kullanılır.  İki Milyara yakın Müslüman var. Ancak Müslümanlar arasında dini anlamda “Ümmet” bilinci yok. Müslümanlar sınırları belirlenmiş, üniter yapı özelliği taşıyan ülkelerde yaşıyorlar. Diğer ülkelerle ilişkilerini de İslam olgusu üzerine değil “çıkar” üzerine bina ediyor; doğal kaynak ve zenginlikleri, stratejik maden ve ürünleri ülkeler diğer ülkelerle paylaşmak istemiyorlar. Bu ancak ticaretin konusu olabilir.

   Siyaseten baktığımızda İslam ülkeleri egemenliklerini ümmet ve hilafet kavramları çerçevesinde hiç kimseye devretmek istemedikleri anlaşılıyor. Çağımızda ümmet bilinci ancak üniter toplum ve ülke yapısı içinde bir “milleti” tanımlamak için kullanılmaktadır.

   Müslümanları etnik kimlikleri üzerinden sayarak, dini anlamda bir ümmetten söz edilemez. Birleştirmenin yolu bölmek değildir. Medine sözleşmesi, farklı dini ve etnik kimlikleri, adalet, meşruiyet ,hukuk ve ahlak çerçevesinde oluşan ve kabul edilen kurallar manzumesi ile bir arada yaşatmayı başarmıştı. Din birliği üzerinden değil modern anlamda “vatandaşlık” ilkesine bağlı  hukuk toplumundan söz ediyoruz.

   Türkiye Cumhuriyeti Devleti eşit vatandaşlık, adalet, meşruiyet,hukuk  ilkesi üzerine kurulmuş, halkını “Türk Milleti” olarak tanımlamış, vatandaşlarını da “Türk” olarak nitelemiştir. Bu bakış doğru, modern bir bakıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder