7 Aralık 2024 Cumartesi

 

DARON ACEMOĞLU NE ANLATIYOR?

   Daron ACEMOĞLU,1967 İstanbul doğumlu. Ekonomi profesörü. İsveç Kraliyet Bilimleri Akademisi, 2024 Nobel Ekonomi Ödülü'nü, ulusların refah toplumlarına dönüşmesi üzerine çalışmaları için Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James A. Robinson'a verdi.

   Genel olarak üç ekonomist ulusların zenginleşmesi konusunda, coğrafi ve ekonomik açıdan farklı özelliklere sahip ülkeleri kıyaslayarak, kurumların yapısının bu süreçte belirleyici faktör olduğuna ilişkin çıkarımlarda bulunmuşlardı.

   Daron ACEMOĞLU,20.06.2012  ( *) Tarihinde yazdığı “BAZI MİLLETLER NEDEN BAŞARISIZ OLUR?”  İsimli makalesinde tezine ilişkin görüşlerini özetlemektedir. Peki neden bazı ülkeler başarısız olur, gücün, zenginliğin ve yoksulluğun kökeni nedir? Acemoğlu şu soruyu soruyor:” Peki, nasıl oluyor da, kimi uluslar refah düzeyi ve yoksulluk, sağlık ve hastalık, gıda ve kıtlık açısından diğerlerinden bu kadar farklı bir konumda olabiliyor?”  Bunun nedenlerini araştırmaya koyuluyor. Ona göre bunun nedeni, iklim, toprak kalitesi, hastalıklar, çevre o kadar önemli görünmemektedir. Kültürel faktörler de sanıldığı gibi belirleyici olmadığı gibi, bazı akademisyenlerin arasında yaygın olan “Aydınlanmış liderlik” ve bu liderlerin danışmanları da değildir. Diyor ki: “Ulusları yoksulluğa mahkum eden ekonomi politikaları bu kadar çok sayıdayken, bu politikaların yanlışlıkla uygulanmadığı eninde sonunda ortaya çıkacaktır. Bunlar kasıtlı olarak uygulanmaktadır. Bir başka değişle, yoksulluğun sebeplerini liderlerin vurdumduymazlığı veya cehaletinde değil, müşevviklerinde aramak gerekir.”

    Acemoğlu ,” Bizim teorimiz kurumların yapısına, yani ekonomik ve siyasi hayatımızı düzenleyen resmi veya gayri resmi kurallara dayanmaktadır.” Daron ACEMOĞLU, ekonomik kurumları “Kapsayıcı ve Dışlayıcı kurumlar” Olmak üzere ikiye ayırır.

   “Şüphesiz, yatırım ve inovasyon için elverişli ortamı sağlayan belirli ekonomik kurumlar vardır – mülki haklar, sözleşmelerin uygulanması vb. Bir ulusun yeteneğini en iyi şekilde göstermesini sağlayacak eşit şartlar sağlayabilen kurumlar “kapsayıcı ekonomik kurumlar” olarak adlandırılmaktadır.”

   “Mülkiyet haklarını koruyamayan, asayiş ve düzen sağlayamayan, anlaşmazlıkları çözüme kavuşturamayan ya da yenilikçiliği ödüllendirmeyen dışlayıcı kurumlardır. Bu kurumlar kesinlikle eşit şartlar sağlamamakta ve bu nedenle sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik edememektedir.”

   Gelinen bu noktada Daron ACEMOĞLU bir soru sorar: “Neden bu dışlayıcı kurumlar ortaya çıkmakta ve varlıklarını sürdürebilmektedirler? “ Cevap şöyledir: “İşte bu noktada denkleme siyaset dahil olmaktadır. Dışlayıcı siyasi kurumlar iktidarı bir grup azınlığın eline verdiğinde, siyasi gücü tekeline alan bu gruplar, iktisadi büyümeyi teşvik etmeyen bu kurumların varlıklarını sürdürmelerini sağlar.”

    Daron ACEMOĞLU’na göre, “Yeni Dünya’daki ekonomik ve siyasi kurumlar, büyük ölçüde 16. yüzyılın başlarında başlayan sömürgecilik deneyimleriyle şekillendirilmiştir.”  Durumu daha anlaşılır hale getirmek için Güney ve Kuzey Amerika ülkelerini kıyaslar. Güney Amerika ülkelerine gelen “İspanyollar,  belirli bir sömürgecilik modeli ile buraya ulaşmışlardı. Bu model altın, gümüş bulmak ve belki de en önemlisi kendileri için çalışacak Kızılderilileri yakalayıp köleleştirmekti.”

   Durum Latin Amerika ülkelerinde de farksızdı.” Zorla çalıştırma ve elit İspanyollara arazi tahsisleri. Yerliler, elitler onlara ne ücret verirse versin çalışmaya zorlandılar. Sürekli olarak baskı altındaydılar. Sadece çalışmaya değil aynı zamanda elitlerin onlara satmaya çalıştığı şeyleri almaya da zorlanıyorlardı. Bu ekonomik kuruluşların ekonomik büyümeyi desteklememesi hiç de şaşırtıcı bir durum değil. Bu sistemin temelini oluşturan politik kurumların, varlığını sürdürmesi ve ekonomik büyümeyi teşvik etmeyen iktidar sahibi elitler sınıfını tekrar tekrar yeniden yaratmasını da garipsememek gerekiyor.”

   Kuzey Amerika’da durum farklı gelişti. Farklı stratejilerin uygulamısının ardından İngilizler en etkili yöntemi geliştirdiler: “Bu sistem özünde, yerleşimcilerin topraktan yasal bir pay vererek toprağı işletmeleri karşılığında toprağın mülkiyet hakkının korunmasına dayanıyordu. Ancak ortada bir sorun vardı. Yerleşimciler özellikle çalınan bir mısır başağının bile ölüm cezasıyla cezalandırıldığı bir ortamda mülkiyet haklarının güvende olduğundan nasıl emin olabilirlerdi?”

   “Bir sonraki yıl, bu ekonomik teşvikleri güvenilir kılabilmek adına, Genel Kurul yerleşimcilere siyasi haklar da önerdi. Bu ise aslında onlara, daha kapsayıcı siyasi kurumlar yoluyla kendi kararlarını kendilerinin verebilecekleri, toplumun alt katmanından daha yüksekte bir konuma geçmelerini sağlıyordu.”

 Daron ACEMOĞLU incelediği örneklerden aşağıdaki derslerin çıkarılabileceğini ifade etmektedir:

   1. Mülkiyet haklarını koruyan, herkes için eşit şartlar sağlayan ve yeni yeteneklere yatırımı teşvik eden kapsayıcı ekonomik kurumlar; kaynakları azınlıklar lehine çoğunluğun elinden alma üzerine yapılanmış bulunan dışlayıcı ekonomik kurumlardan daha fazla oranda ekonomik büyüme dostudur. Kapsayıcı ekonomik kurumlar, kapsayıcı siyasi kurumları desteklemekte ve onlar tarafından desteklenmektedir. Kapsayıcı siyasi kurumlar siyasi gücü çoğulcu bir şekilde dağıtarak siyasi merkezileşmeyi ve böylelikle hukukun üstünlüğünün yerleşmesini teşvik etmektedir. Tüm bu unsurlar aynı zamanda mülkiyet haklarının korunması ve kapsayıcı bir piyasa ekonomisinin yerleşmesi için de son derece önemlidir.

  2. Güney Amerika ile Kuzey Amerika arasındaki farklılığın ana nedeni bu bölgelerde ortaya çıkan ekonomik ve politik kurumların farklılığıydı. İspanyollar kendilerini ve krallarını zenginleştirecek dışlayıcı kurumlar oluşturmayı başardıkları için, imparatorluklarının uzun vadeli ekonomik kalkınması büyük ölçüde engellenmiş oldu. . İngilizler ise böyle dışlayıcı kurumlar kurmada başarısız oldular. Bunun yerine orada kapsayıcı kurumlar gelişmeye başladı. 19. yüzyıla gelindiğinde Birleşik Devletler yeni teknolojilerin ve ekonomik fırsatların avantajlarından daha iyi yararlanılabilecek bir yer oldu.

   Meksika’da ise 19. yüzyılın ikinci yarısında, göreli istikrarla birlikte ortaya çıkan işletmeler, iktidarla işbirliği yapan, yasal düzenlemelerle korunan ve bankacılık sistemini tekeline alan elitlerce kurulup yönetilmişti. Sonuçta, 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında hızla büyüyen Meksika değil Birleşik Devletler oldu. Ve bu iki ülke arasında, Kuzey Amerika ile Güney Amerika arasındaki uçurumun en çok açıldığı dönem de işte bu dönemdir.

   Şunu da ayrıca vurgulamak gerekir ki, kapsayıcı ekonomik kurumlar sadece dar bir elit sınıfının mülkiyet haklarını garanti altına almak amacıyla değil, söz konusu hakların nüfusun çoğunluğu için geçerli olması ve toplumda herkesin eşit şartlara kavuşabilmesi için oluşturulmuşlardır.

  Sömürgeciler gittikleri yerlerde kendi ekonomik, hukuki ve siyasi sistemlerini kurmuş ve işletmektedirler. Karayipler’de de olan budur.Oysa “ Kapsayıcı ekonomik kuruluşlar, sadece elitler için değil toplumun çok daha geniş bir kesimi için mülkiyet haklarının ve ekonomik fırsatların güvence altına alınmasını gerektirmektedir.”

   Acemoğlu burada bir soru daha sorar ve cevaplar: “Belki de en zor soru, dışlayıcı kurumların zaman içinde nasıl daha kapsayıcı kurumlar haline geldiğidir. Bu sorunun yanıtı daha karmaşıksa da, bazı yönleri net ve açıktır. Çoğu zaman, elitler dışlayıcı kurumlardan daha fazla çıkar sağladıklarından daha kapsayıcı kurumlar oluşturmaya istekli olmazlar.”

   Peki bu “dışlayıcı ekonomik”  Kurumlar niçin yok olmamaktadır?

   Cevap:” siyasi gücün, dışlayıcı siyasi kurumlarla hüküm süren elitlerin elinde toplanmış olmasıdır.”

“Tüm bunlar basit ancak hayati bir sonuca işaret etmektedir: Siyasi haklarınızı elde etmeden ekonomik haklarınızı elde edemezsiniz. İşte bu işin zorluğu da burada yatmaktadır zira siyaseti düzeltmenin bir formülü yoktur.”

(*) Makale bir anlamda kitabın özetidir. ULUSLARIN DÜŞÜŞ Ü

Güç, Zenginlik ve Yoksulluğun Kökenleri

Orijinal adı: Why Nations Fail

The Origins of Power, Prosperity, and Poverty

© 2012, Daron Acemoglu and James A. Robinson

İngilizce aslından çeviren: Faruk Rasim Velioğlu

Türkçe yayın hakları: © Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.

Dijital yayın tarihi / Mart 2014 / ISBN 978-605-09-1889-2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder