DARON ACEMOĞLU NE
ANLATIYOR?
Daron ACEMOĞLU,1967
İstanbul doğumlu. Ekonomi profesörü. İsveç Kraliyet Bilimleri Akademisi, 2024
Nobel Ekonomi Ödülü'nü, ulusların refah toplumlarına dönüşmesi üzerine
çalışmaları için Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James A. Robinson'a verdi.
Genel olarak üç
ekonomist ulusların zenginleşmesi konusunda, coğrafi ve ekonomik açıdan farklı
özelliklere sahip ülkeleri kıyaslayarak, kurumların yapısının bu süreçte
belirleyici faktör olduğuna ilişkin çıkarımlarda bulunmuşlardı.
Daron
ACEMOĞLU,20.06.2012 ( *) Tarihinde
yazdığı “BAZI MİLLETLER NEDEN BAŞARISIZ
OLUR?” İsimli makalesinde tezine
ilişkin görüşlerini özetlemektedir. Peki neden bazı ülkeler başarısız olur,
gücün, zenginliğin ve yoksulluğun kökeni nedir? Acemoğlu şu soruyu soruyor:” Peki, nasıl oluyor da, kimi uluslar refah
düzeyi ve yoksulluk, sağlık ve hastalık, gıda ve kıtlık açısından diğerlerinden
bu kadar farklı bir konumda olabiliyor?” Bunun nedenlerini araştırmaya koyuluyor. Ona
göre bunun nedeni, iklim, toprak kalitesi, hastalıklar, çevre o kadar önemli
görünmemektedir. Kültürel faktörler de sanıldığı gibi belirleyici olmadığı
gibi, bazı akademisyenlerin arasında yaygın olan “Aydınlanmış liderlik” ve bu
liderlerin danışmanları da değildir. Diyor ki: “Ulusları yoksulluğa mahkum eden ekonomi politikaları bu kadar çok
sayıdayken, bu politikaların yanlışlıkla uygulanmadığı eninde sonunda ortaya
çıkacaktır. Bunlar kasıtlı olarak uygulanmaktadır. Bir başka değişle,
yoksulluğun sebeplerini liderlerin vurdumduymazlığı veya cehaletinde değil,
müşevviklerinde aramak gerekir.”
Acemoğlu ,” Bizim teorimiz kurumların yapısına, yani
ekonomik ve siyasi hayatımızı düzenleyen resmi veya gayri resmi kurallara
dayanmaktadır.” Daron ACEMOĞLU, ekonomik kurumları “Kapsayıcı ve Dışlayıcı
kurumlar” Olmak üzere ikiye ayırır.
“Şüphesiz, yatırım ve inovasyon için
elverişli ortamı sağlayan belirli ekonomik kurumlar vardır – mülki haklar,
sözleşmelerin uygulanması vb. Bir ulusun yeteneğini en iyi şekilde göstermesini
sağlayacak eşit şartlar sağlayabilen kurumlar “kapsayıcı ekonomik kurumlar”
olarak adlandırılmaktadır.”
“Mülkiyet haklarını koruyamayan, asayiş ve
düzen sağlayamayan, anlaşmazlıkları çözüme kavuşturamayan ya da yenilikçiliği
ödüllendirmeyen dışlayıcı kurumlardır. Bu kurumlar kesinlikle eşit şartlar
sağlamamakta ve bu nedenle sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik
edememektedir.”
Gelinen bu noktada
Daron ACEMOĞLU bir soru sorar: “Neden bu dışlayıcı kurumlar ortaya çıkmakta ve
varlıklarını sürdürebilmektedirler? “ Cevap şöyledir: “İşte bu noktada denkleme siyaset dahil olmaktadır. Dışlayıcı siyasi
kurumlar iktidarı bir grup azınlığın eline verdiğinde, siyasi gücü tekeline
alan bu gruplar, iktisadi büyümeyi teşvik etmeyen bu kurumların varlıklarını
sürdürmelerini sağlar.”
Daron ACEMOĞLU’na
göre, “Yeni Dünya’daki ekonomik ve siyasi
kurumlar, büyük ölçüde 16. yüzyılın başlarında başlayan sömürgecilik
deneyimleriyle şekillendirilmiştir.” Durumu daha anlaşılır hale getirmek için Güney
ve Kuzey Amerika ülkelerini kıyaslar. Güney Amerika ülkelerine gelen “İspanyollar, belirli bir sömürgecilik modeli ile buraya
ulaşmışlardı. Bu model altın, gümüş bulmak ve belki de en önemlisi kendileri
için çalışacak Kızılderilileri yakalayıp köleleştirmekti.”
Durum Latin Amerika
ülkelerinde de farksızdı.” Zorla
çalıştırma ve elit İspanyollara arazi tahsisleri. Yerliler, elitler onlara ne
ücret verirse versin çalışmaya zorlandılar. Sürekli olarak baskı altındaydılar.
Sadece çalışmaya değil aynı zamanda elitlerin onlara satmaya çalıştığı şeyleri
almaya da zorlanıyorlardı. Bu ekonomik kuruluşların ekonomik büyümeyi
desteklememesi hiç de şaşırtıcı bir durum değil. Bu sistemin temelini oluşturan
politik kurumların, varlığını sürdürmesi ve ekonomik büyümeyi teşvik etmeyen iktidar
sahibi elitler sınıfını tekrar tekrar yeniden yaratmasını da garipsememek
gerekiyor.”
Kuzey Amerika’da
durum farklı gelişti. Farklı stratejilerin uygulamısının ardından İngilizler en
etkili yöntemi geliştirdiler: “Bu sistem
özünde, yerleşimcilerin topraktan yasal bir pay vererek toprağı işletmeleri
karşılığında toprağın mülkiyet hakkının korunmasına dayanıyordu. Ancak ortada
bir sorun vardı. Yerleşimciler özellikle çalınan bir mısır başağının bile ölüm
cezasıyla cezalandırıldığı bir ortamda mülkiyet haklarının güvende olduğundan
nasıl emin olabilirlerdi?”
“Bir sonraki yıl, bu ekonomik teşvikleri
güvenilir kılabilmek adına, Genel Kurul yerleşimcilere siyasi haklar da önerdi.
Bu ise aslında onlara, daha kapsayıcı siyasi kurumlar yoluyla kendi kararlarını
kendilerinin verebilecekleri, toplumun alt katmanından daha yüksekte bir konuma
geçmelerini sağlıyordu.”
Daron ACEMOĞLU
incelediği örneklerden aşağıdaki derslerin çıkarılabileceğini ifade etmektedir:
1. Mülkiyet haklarını koruyan, herkes için
eşit şartlar sağlayan ve yeni yeteneklere yatırımı teşvik eden kapsayıcı
ekonomik kurumlar; kaynakları azınlıklar lehine çoğunluğun elinden alma üzerine
yapılanmış bulunan dışlayıcı ekonomik kurumlardan daha fazla oranda ekonomik
büyüme dostudur. Kapsayıcı ekonomik kurumlar, kapsayıcı siyasi kurumları
desteklemekte ve onlar tarafından desteklenmektedir. Kapsayıcı siyasi kurumlar
siyasi gücü çoğulcu bir şekilde dağıtarak siyasi merkezileşmeyi ve böylelikle
hukukun üstünlüğünün yerleşmesini teşvik etmektedir. Tüm bu unsurlar aynı
zamanda mülkiyet haklarının korunması ve kapsayıcı bir piyasa ekonomisinin
yerleşmesi için de son derece önemlidir.
2. Güney Amerika ile Kuzey Amerika arasındaki
farklılığın ana nedeni bu bölgelerde ortaya çıkan ekonomik ve politik
kurumların farklılığıydı. İspanyollar kendilerini ve krallarını
zenginleştirecek dışlayıcı kurumlar oluşturmayı başardıkları için,
imparatorluklarının uzun vadeli ekonomik kalkınması büyük ölçüde engellenmiş
oldu. . İngilizler ise böyle dışlayıcı kurumlar kurmada başarısız oldular.
Bunun yerine orada kapsayıcı kurumlar gelişmeye başladı. 19. yüzyıla
gelindiğinde Birleşik Devletler yeni teknolojilerin ve ekonomik fırsatların
avantajlarından daha iyi yararlanılabilecek bir yer oldu.
Meksika’da ise 19.
yüzyılın ikinci yarısında, göreli istikrarla birlikte ortaya çıkan işletmeler,
iktidarla işbirliği yapan, yasal düzenlemelerle korunan ve bankacılık sistemini
tekeline alan elitlerce kurulup yönetilmişti. Sonuçta, 19. yüzyılda ve 20.
yüzyılın başlarında hızla büyüyen Meksika değil Birleşik Devletler oldu. Ve bu
iki ülke arasında, Kuzey Amerika ile Güney Amerika arasındaki uçurumun en çok
açıldığı dönem de işte bu dönemdir.
Şunu da ayrıca
vurgulamak gerekir ki, kapsayıcı ekonomik kurumlar sadece dar bir elit
sınıfının mülkiyet haklarını garanti altına almak amacıyla değil, söz konusu
hakların nüfusun çoğunluğu için geçerli olması ve toplumda herkesin eşit
şartlara kavuşabilmesi için oluşturulmuşlardır.
Sömürgeciler
gittikleri yerlerde kendi ekonomik, hukuki ve siyasi sistemlerini kurmuş ve
işletmektedirler. Karayipler’de de olan budur.Oysa “ Kapsayıcı ekonomik kuruluşlar, sadece elitler için değil toplumun çok
daha geniş bir kesimi için mülkiyet haklarının ve ekonomik fırsatların güvence
altına alınmasını gerektirmektedir.”
Acemoğlu burada bir
soru daha sorar ve cevaplar: “Belki de en
zor soru, dışlayıcı kurumların zaman içinde nasıl daha kapsayıcı kurumlar
haline geldiğidir. Bu sorunun yanıtı daha karmaşıksa da, bazı yönleri net ve
açıktır. Çoğu zaman, elitler dışlayıcı kurumlardan daha fazla çıkar
sağladıklarından daha kapsayıcı kurumlar oluşturmaya istekli olmazlar.”
Peki bu “dışlayıcı ekonomik” Kurumlar niçin yok olmamaktadır?
Cevap:” siyasi gücün, dışlayıcı siyasi kurumlarla
hüküm süren elitlerin elinde toplanmış olmasıdır.”
“Tüm bunlar basit ancak hayati bir sonuca işaret etmektedir: Siyasi
haklarınızı elde etmeden ekonomik haklarınızı elde edemezsiniz. İşte bu işin
zorluğu da burada yatmaktadır zira siyaseti düzeltmenin bir formülü yoktur.”
(*) Makale bir anlamda
kitabın özetidir. ULUSLARIN DÜŞÜŞ Ü
Güç, Zenginlik ve
Yoksulluğun Kökenleri
Orijinal adı: Why
Nations Fail
The Origins of Power,
Prosperity, and Poverty
© 2012, Daron Acemoglu
and James A. Robinson
İngilizce aslından
çeviren: Faruk Rasim Velioğlu
Türkçe yayın hakları:
© Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.
Dijital yayın tarihi /
Mart 2014 / ISBN 978-605-09-1889-2