HARİCİ MANTIK
Hariciler, Müslümanlar arasında ortaya çıkan
ilk siyasi oluşumdur. Genel olarak bakıldığında doğrudan merkezi otoriteye
itiraz ve isyanın temsilcisidirler. İlk belirgin itirazlarını Hz.Ali ile
Muaviye arasında gelişen Sıffin gerginliğinde ortaya koymuşlardır. Aslında
Hz.Ali’nin halifeliğini destekleyen ve Hz.Ali tarafında yer alan hariciler ,bir
hile olarak taraftarlarının mızrakları ucuna Kur’an sayfalarını takarak ”Kur’an’ın
hakemliği” ni isteyen Muaviye’nin bu hilesine inanmış ve Hz. Ali’yi Kur’an’ın
hakemliği konusunda zorlamışlardır .Olay bildiğimiz gibi gerçekleşmiş Amr
İbn.As’ın kurnazlığı ile Hz.Ali’nin elinde bulunan halifelik Muaviye’ye
verilmiştir.Hz.Ali’yi hakem kabul etmeye zorlayan Hariciler ortaya çıkan durum
karşısında “La hükme illa Lillah” “Hüküm ancak Allah’ındır” sloganı etrafında
toplanarak Hz.Ali’yi küfre düşmekle itham edip,tövbe etmeye davet ettiler.İleri
sürdükleri argüman, ”Sen Allah’ın işine insanları ortak ettin.Halbuki hüküm
vermek sadece Allah’a mahsustur.” Ancak şunu unutmuş görünüyorlardı. Hz.Ali’yi
“Tahkim” e zorlayanlar da kendileriydi.Hz.Ali onlara”-Evet,hüküm
Allah’ındır.Ancak bu bugün batıl için kullanılıyor.” Demiş ama ikna edememişti.
Hariciler Hz.Ali’ye sadece karşı çıkmadılar,sözünü kestiler,namazda protesto
ettiler,Onunla savaştılar.
Neticede tahminen 12.000 harici Hz.Ali’den
ayrılarak Kufe yakınlarında bir köyde toplandılar.
HARİCİLERİN ÖZELLİKLERİ
Dini bakımdan hariciler Kur’an-ı Kerim’in
bütün hükümlerini tam manasıyla yerine getirmek isteyen kimseler olarak kabul
edilmektedirler. Şehristani bunları, namaz ve oruç ehli olarak göstermektedir.(1) Muhammed Ebu Zehra’ya göre de
Hariclerin bir çoğunun belirgin özelliği “İhlas” idi. Ancak bu ihlasa, tüm
anlayışlarını etkisi altına alan” belirli bir yöne şartlanmışlık ” eşlik
ediyordu. Bunların içlerinde uzun süren secdelerden ötürü alınlarının yara
aldığı, ellerinin deve nasırı gibi nasır bağladığı kimseler vardı.
İslam fırkaları arasında mezhebini en çok
savunan, görüşlerine en şiddetle bağlılık gösteren, genelde en fazla dindarlık
yapan, gözü pek grup, bu gruptur. Bunlar savundukları ve ortaya attıkları
konularda bazı lafızların zahirine sarılmışlar ve bu neticelerin kutsal bir din
olduğu zannına kapılmışlardır.(2)
Haricilerin
başka bir özelliğide gayri müslimler gösterdikleri anlayış ve iyi muameleydi.
Ancak gayri müslimlere gösterdikleri anlayışı Müslümanlara göstermez,
öldürürlerdi.
Onların böylesine sert,katı ve acımasız
tutumlarının en büyük nedeni Badiye Araplarından olmalarıdır. Aralarında pek az
şehirli vardı. Bedeviler, İslam’dan önce şiddetli bir fakirlik içindeydiler. İslam
geldiği vakit te maddi yaşantılarında bir ferahlama görülmemişti. İslam
kalblerine şöyle bir dokunmuştu. Ama bunların düşünceleri dar, anlayışları kıt
ve ilimlerden uzak idiler. Yokluktan dolayı zahit idiler. (3)
(1) Haricilerin karşı çıkmalarındaki en büyük
nedenlerden birisi de Kur’eyş’in hilafeti elinde bulundurmasını ve bunu
insanlarla paylaşmamasını kıskanmaları idi. Aslında Kur’eyş’le İslam’dan önce
gelen bir düşmanlıkları söz konusuydu.
HARİCİLERİN TEMEL GÖRÜŞLERİ
Haricilerin temel görüşlerine bakıldığında
özellikle halifenin seçimi ile ilgili ileri sürdükleri fikirleri dikkat çekicidir.
Onlara göre halife, serbest ve sağlıklı bir seçimle başa geçebilir. Seçime
sadece seçkin bir grup değil tüm Müslümanlar katılır. Halife adil olduğu ve
şeriatı ayakta tuttuğu sürece iş başında kalabilir. Arap olmayan biri de
şartlara uyduğu takdirde halife olabilir. Halifelik bir ırkın yada aileye
tahsis edilemez. Bunda en etken faktör yukarıda belirttiğimiz gibi Kureyş’in
halifeliği elinde bulundurmasıdır.
Haricilerden bir gruba göre insanlar kendi
aralarında insaflı davranmaları mümkünse halifeye gerek yoktur. İmamet,
şeriatın bir gerekliliği değil maslahat ve ihtiyaçlardan kaynaklanır, fikrini
ileri sürmüşlerdir.
Hariciler günah işleyen Müslümanların kafir
olduğu görüşündedir. Hatta, görüşte hataya düşmeyi bile küfür saymışlardır.
Hz.Ali’yi bu yüzden küfre düşmekle suçlamışlardır. (4)
Haricilerin en önemli özelliklerinden biri
de “ Hüküm ancak Allah’ındır.” Sloganı etrafında toplanıp aslında kendi
hükümlerini Allah’ın hükmü yerine koymaları, böylece kendi siyasi fikirlerini
kutsayıp dinin hükmü gibi algılamalarıdır. Bu yüzden harici fikirlerini
benimsemeyen kimseler “Allah’ın hükmüne” karşı gelmiş, dinden çıkmış oluyorlar.
Bundan dolayı ölümü hak etmişlerdir, görüşündedirler.
Sonradan haricilerin önderleri arasında ismi
sayılan Zil’l Huvaysira ile Resullallah (SAV) arasında geçen şu konuşma onların
nasıl bir mantığa sahip olduklarının en açık örneğidir.
-Adil
ol ey Muhammed!
-Ben adil değilsem, kim
adil olabilir?
-Yaptığın taksim, Allah
rızası gözetilmemiş bir taksimdir. Görüldüğü gibi bu tam bir karşı çıkıştır.
Allah
rasulu (SAV) bu adam hakkında şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:- Bu
adamın soyundan öyle bir topluluk türeyecektir ki okun yaydan fırlayıp çıkması
gibi dinden çıkacaklardır. (5)
Y(
D
SONUÇ
Siyasetin dinselleşmesi (Dinin siyasallaşması değil) süreci içinde en
açık örnek haricilerdir. Aslında görünüşte hakikatmiş gibi görünen fikirlerin
nasıl “Batıl” anlamda kullanıldığının en açık örneğidirler. İtirazsız tüm
Müslümanların kabul edebileceği sloganlardan hareketle Hz.Ali döneminde büyük
bir fitne, bölünme ve din bozgunculuğunun nedeni olmuşlardır. Ne yazık ki
Hz.Ali’nin ikna görüşmeleri hariciler üzerinde beklenen etkiyi gösterememiştir.
Günümüzde harici fikirleri Kuzey Afrika ‘da yaşayan İbadiye temsil ediyor.
Ancak hariciliğin mantık olarak günümüz siyasetinin merkezini işgal
ettiğini görüyoruz. Özgürlük kavramı insanlık idealini en yükseğindeki değer
gibi görünse de bu kavramın nasıl “batıl” anlamda istismar edildiğini
görebiliriz. Haricilerin temel saiki “yönetime ele geçirmek” di.
Sizce günümüzün yükselen değerleri “Özgürlük, demokrasi, değişim,
küreselleşmek, diyaloğ vb.” niçin kullanılıyor? İşte bu mantığa “Harici mantık”
diyoruz.
PNDİPNOTLAR
(1) (1) Yurdaydın,H.Gazi,İslam Tarihi Dersleri s.24,AÜİF.Yayınları
(2) (2) age.74
(3) (3) Muhammed Ebu Zehra,Mezhepler Tarihi,s.72
(4)age.76-79
(5)Şehristani, Dinler ve Mezhepler Tarihi,s.21