AKIL NEDEN HATA EDER?
Aklın bilgide iki temel fonksiyonu vardır.Birincisi,duyulardan gelen
verileri birleştirerek mef humlaştırmak,ikincisi,aklın kendine has disiplinini
ortaya koymak,matematik gibi.Bu işlemlerin gerçek’in tanımına tam olarak
uygunluğunun bulunup-bulunmadığı başka bir deyişle gerçeğin bilgisinin mümkün
olup- olmadığı konusu, insan bilgisi ve bilgi vasıtalarıyla temelden
alakalıdır. Duyular bize eşyayı tam olarak tanıtmadıkları gibi, akli bilgilerin
de doğruluklarının tecrübe edilmesi mümkün değildir. Hatta akli bilgiler bazen
deneyle de çatışabilir. Birşeyin sonsuza bölümü matematik olarak mümkünse de
deney bunu mümkün görmez. Fakat biz yine de akli bilgileri zaruri bilgiler
olarak kabul ederiz. Tecrübi bilimlerse izafi ve mümkündür. Akıl buna nasıl
hükmetmektedir? Akıl, deneyle çatışa bilirliğine rağmen akli bilginin zorunluluğunu
nereden bilmektedir? Gazali’nin dediği gibi:”-Duyulara üstünlüğü bulunan aklın
da üstünde bir hakikat varsa ve akli bilgileri yalanlasa durum ne olurdu?
Aklın gerek eşyanın bilgisinin elde edilmesinde kendi gücünün
sınırlarına bile ulaşamayıp yanlış hükümlere varması, gerekse akli disiplinler
konusunda düşülen güçlükler bir üst tasdik mekanizmasının bulunma zaruretini
göstermektedir. Tasdik olmasaydı hiçbir ilmin insan için kıymeti olmayacak, akıl
duyuların verdiği sınırlı bilgilerle kendine verilmiş soruların cevabını
bulmaya çalışacaktı. Bu aklın bilinmezliğin uçurumlarında yok olması demektir
ki bu deliliktir.
Eşyanın bilgisini imkansızlaştıran(mutlak bilgisini),tasdiki geciktiren,
bazen de ölüm anına bıraktıran nedir? Gazali bunu şöyle
cevaplamaktadır:”-Akıllı dediğin o kişilerin hayalleriyle, evhamları öyle bir
takım inançlara saplanıyor, öyle hükümler veriyor ki onlar, hayalleriyle, evhamlarını
bu inançlarıyla aklın birer hükmü zannediyorlar. Demek ki aklın kurduğu
nazariye ve hükümleri ayırt etmek gerekir. Şu halde yanlış olana nazariyeler, hayaller,
vehimlerin hükümleridir. Akla gelince o vehim ve hayallerden sıyrıldığı zaman
yanılmaz, hata etmez. Eşyayı olduğu gibi kavrar.”
İnsan bir yönüyle tabiata bağlıdır. Tabiatından ve tabiattan mutlaka
etkilenecektir. Bundan dolayı Gazali hakikatın bilgisinin ancak ölümden sonra
mümkün olduğunu söyler.
Vehimlerden kurtulamayan aklın doğru karar vermesi mümkün değildir. Bu
konuda Hz.Peygamber(sav)’in “kızgınlık halinde karar verilmemesi” konusundaki
hadisini hatırlayabiliriz.
İslam maddeyi amaç olarak değil araç olarak görür. İnsan zihnini meşgul
eden mal-mülk, para, mevki, şöhret, hükmetmek gibi vehimler hürriyet problemini
de ortaya çıkarır. Kafasını vehimlere takmış insanların sağlıklı düşünmeleri, akletmeleri
mümkün değildir.
SONUÇ
İnsanın gerçeğe ait merakını iki şey sınırlayabilir. Sınırlı bilgi
vasıtaları ve aklı örten,putlaştırılan
istek ve arzulardır. Bilgi vasıtalarımızın sınırlı olması sünnetullah’ın
eseridir. İkincisi iradi. İrade vehim ve isteklerini putlaştırdığı sürece hata
etmeye devam edecektir.